bugün
yenile
    1. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Yazar arkadaş çok güzel bir tanım yapmış ama ilk okuduğumda bir anda şu geldi aklıma; Aliiiiiiiiiiğiiiiii Ali desideroooo. Özür dilerim
    2. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      T: Türkçe adı "Tatar Çölü" olan, Dino Buzzati'nin 1940'ta yayımlanan romanı. Bu biraz uzun bir inceleme olacak baştan söyleyeyim. Ben kitabı daha önce hiç duymamıştım, kütüphanede aradığım kitabı bulamayınca bir beyefendi önerdi acelem olduğu için çok da incelemeden aldım. Ama keşke almasaydım. Hayır hayır, kitap edebi açıdan son derece güzel fakat genel olarak aşırı karamsar. Eğer ruhsal açıdan çıkmazda olduğunuz bir dönemse kesinlikle tavsiye etmiyorum. Kitapta Buzzati aslında "sıradan olduğunu asla kabul etmeyen sıradan insan"ı anlatıyor. Yani birçoğumuzu. Kitabımızın baş karakteri Drogo genç bir subaydır ve ilk görev yerine muhteşem işler başaracağı, idealist bir subay olacağı düşüncesiyle gitmektedir. Fakat ne yazık ki gittiği yerde müthiş bir hüsrana uğrar, çünkü aslında bu onu hayatın geri kalanından, geçmişinden koparan, kendisine yabancılaştıran uzun bir serüvenin ilk adımıdır. İlk görev yeri olan Bastiani Kalesi'ne gider. Büyük hayallerle geldiği kalenin aslında sıradan, hiçbir işe yaramayan bir kale olduğunu görür. İlk yıkımı burada yaşayan Drogo hayalkırıklığının ve yenilgiye uğramanın yaraladığı gururuyla kabullenmek istemez yanıldığını. Bu yüzden emeklilik yaşı gelene kadar o kalede bir gün bir savaş çıkacağı ve kalenin değer göreceği günü sabırsızlıkla bekler, tıpkı diğer subaylar ve erler gibi... Nihayetinde 55 yaşını geçmiş ve ancak o zaman hiçbir şeyin değişmeyeceğini, gelecekte önemli şeyler olmayacağını kabullenmiştir. Birden bire hastalanıp yataklara düşen Drogo hayatını ne kadar boş ve anlamsız bir amaç uğruna heba ettiğini ancak o zaman anlıyor, çünkü belki de ilk defa düşünmek için fırsatı oluyor. Ama kaderin cilvesine bakın, tam da Drogo'nun hastalandığı hafta büyük bir savaş başlıyor. Evet, saldırı ilk olarak Bastiani Kalesi'ne yapılıyor. Ne yazık ki Drogo artık yaşlı, yorgun ve bitkindir. Kalede ona ihtiyaç kalmamış bilakis fazla yer kapladığı düşünülerek şehirde başka bir hastaneye gönderilmiştir. Özet olarak; insanın koskoca bir ömrü hep önemli bir şeyler olmasını bekleyerek geçirirken ne kadar da boş bir hayat sürdüğünü anlatıyor. Belki eninde sonunda beklenen şey oluyor ama neyden sonra? Hatta kitapta şöyle her şeyi özetleyen bir söz geçiyor; ya aslında yanılıyorsa, ya gayet sıradan bir yazgıya sahip sıradan biri olarak yaratılmışsa? Bu aslında bütün olanları özetleyen bir cümle. Birçoğumuz farklı olmaya çalıştıkça sıradanlaşıyor ve koca bir ömrü boşa harcıyoruz. Son olarak kendimle ilgili bir şeyler eklemek istiyorum. Bu kitabı aldığım gün KPSS açıklanacaktı ve ben heyecanla sonuçların açıklanmasını bekliyordum. Sonuç açıklandıktan sonra kitabı okumaya başladım ve sanırım biraz geleceğimi gördüm. Heyecan içinde atanmayı bekleyen biriyim şu anda ve tıpkı ilk sayfalarda Drogo'nun hissettiği gibi hissediyorum. Sonumun da ona benzemesinden korkuyorum. Belki de uyanmamı sağlamıştır bu kitap, bilemiyorum. İlerleyen günlerde göreceğiz. Edit: az önce kitabı rafa kaldırırken fark ettim, kapakta Bastiani Kalesi'nin resmi varmış... Ben nasıl bir insanım Allah'ım bir haftadır kitap elimde, kapaktaki kaleyi nasıl fark etmem ya hayret bir şey.